20 Nisan 2012 Cuma

Pembe İç Çamaşırlarımın Esin Kaynağı


Kocca bir gün bittii. Güneş battı.. :)
Güne çok güzel başladım, hafif dalgalanmalar yaşandı ama tekrar güzel kapanacağa benziyor.
İnsanlığınızı hatırlamak adına evinizde yakınlarınızdan biriyle kahvaltı yapmayı deneyin. Mümkünse kızkardeşiniz olmasın. O sevgi yumaklı haller bir anda saç yumağına dönüşebilir. :)

Ama evde yapılan o kahvaltının, kupa yerine küçük fincanda içilen o çayın, poğaçaya benzeyen o pastane pidesine sürülen tereyağı vs.. gibi gibi devam eder bunu durdurmalıyım kendimi durduk yere acıktırmadan :)
gece gece en son isteyeceğim şey..

Neyyyse...
Konu artık ıssız adam ve ıslı kadın moduna vardı :/
ya da belkii ıslı adam ıslı kadın.
Sevmek için yüreğinde yer olan ama dermanı olmayan ıslı adama dönmüş de olabilir.
Solmaz Kamuran'ın Çanakkale Rüzgarı isimli romanını bilirsiniz. Hep böyle bi giriş yapmak istemişimdir. Orda (bilir misiniz ki? :)) neyse ordaki kahramanımız gibi hissetmekteyim.
Gençliğinde aşık olduğu adama öyle bir bağlanıyo ki, ki benim durumumdan tek bi farkla adam da ona öyle bi aşık oluyo ve bağlanıyo ki fekat adamcağızın zalimmmm, kalleşşşş, bağnazzz ailesi onu kendileri gibi biriyle evlendiriyolar :(
Ama kahramanlarımız aşklarını ölene dek yaşıyolar, yasak da olsa... Onunla dost hayatı yaşamayı göze alan, bunu kabullenen ve ya tahammül eden buna öyle bi kadın işte o..
Onun için yaşamak sevdiği adamdı yanii, e ben o kadar erdemli değilim elbette kaldı ki karşılıklı olsaydı bizim bağnaz kalleş aile derdimiz olmazdı. :)
O kadar piskopatlaştım ki fotoğrafı ekranımın yanında duruyo :)
Ama o artık sadece ıssız bi sevgili ne yazıkki. Duygusal açıdan korunmasızım..

Platoniklik aslında biraz da paranoyaklık oluyo. Dostça gelen her tepkiyi alıyo bu cinsini ziktiğim beyin, o loba yolluyo bu loba veriyo, sonuç= "uuhuuu benden hoşlanıyooo yoksa öyle bakmazdı ve canım demezdi dimii, der miydi? Ben dermiydim. Ay derdim tabi ki derdim. ama ya o der miydi? Belki de sadece arkadaşça bi canımdı. Ama bitanem de dedi. vee Bebeğim de ..."
Bu böyle gider... Ben kendimi onun benden hoşlandığını ikna edene kadar devam eder. İkna edecek yeterli malzeme olmadığı içinde yine başa döner, kısırdöngü işte..

Ama onu böyle yaşamak bile güzel. Yalan yok!! Yalan varsa biz de yokuz :)
Mutluyum, Mutludur inşallah. Değilse de ummmrumda bile değil, Sevgilim değil ki sorumluluk kabul etmem hıııh. böyle de piçimdir.
Git başkasının omzunda ağla ama benim yatağıma gel, ağıma düş ... :)


Bunun dışında onun hayalini kurmadığım zamanlarda insanlığa şöyle bi göz atma fırsatım oldu bugün..
:)
Yurdum yaşlı insanları ya. Bazıları çok çekilmez olurken bazıları defalarca bankadaki sıramı bağışlayabileceğim kadar sevimli tontiş olabiliyolar ya buna şaşırıyorum,
Ama,
her iki türlü de o kadar yaşlanmak isteyebileceğimi sanmıyorum.
Hoş bu tribi kaprisi de anlamam ya. "Yaşlanmak istemiyorum, o kadar yaşamak istemiyorum"

Dinç kaldığım müddetçe, dişlerim dökülsün, saçlarım beyazlasın, siyatiğim olsun, romatizmam olsun, bastonla da dolaşırım.
Ama, kanser olmayayım, acı çekmeyeyim, uyurken can vereyim ... Böyle olsa keşke yaşlılık da güzel
Torunlarımıza ilk cep telefonunu gören bir nesil olduğumuzu anlatırız. :)
Issız adam filmi benim gençliğimde çıktı aah ah ne maceralar yaşa... öhüöö höm höm bak şimdi kült olmuş eheh heh diye anılarımızı paylaşırız :)

Bi garip klan olmuşlar kendi içlerinde :) Yaşlı insanlar...
Heh işte onları gördükten sonra... Ne diye yaşadığını sorguluyo insan. Hatta o kadar yaşayabilecek mi yani...
O sebeple küçükken çok yadırgadığım o cümleyi benimsedim artık.
"Carpe Diem"
Artık hiçbir saçma kuralı, geleneği, vecibeyi umursama kızım Liz.
Tıkınız Lütfen
Farkı hep birlikte görmek dileğiyle....
Özgür kalalım...

Free

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder